24 Kasım 2009 Salı

ferdi'nin almancası : stefan kuntz


beşiktaş tarihinde les ferdinand gibi az zamanda ( sadece bir sezon) çok işler başarıp, çok sevilen gönüllerde taht kuran ama tez kaybedilen alaman forveti.

kuntz kuntz kuntz' du kod adı! öyle çağırırdı taraftar kendini. çok severdi. tıpkı geldiği kulubün taraftarı kaiserslauternliler gibi. ağlayarak veda etmişlerdi stefan'a. neden gitti tam olarak bilmiyorum ama sanırım 34 yaşına rağmen euro 96 da gösterdiği performans ve belki daum'un gidişi etkendi buna. gönül isterdi ki bu almanı futbol hayatının sonuna kadar izleyeyelim deniz tarafındaki kaleden. şimdinin bazı türk özellikle de güney amerikalıları gibi maç seçmez her maç yüreğini ortaya koyar, hırsıyla mücadelesiyle gönüllere nakşettirirdi kendini. öyle ki 3-5 ve 1-2 kaybedilen kocaeli ve g.saray maçlarının kahramanı idi. kaybedilen maçların adamının kazanılan maçlardaki performansını siz düşünün artık.

malum süper ligde ve beşiktaş'ta alman haftası yaşanırken düştü aklımıza fırsatçı golcü. ferdinand gibi zor bulup kolay kaybettiklerimizdendi o da.
duyduk ki 2008 yılından bu yana ise FC Kaiserslautern klübünün başkanlığını yapmaktaymış.
başarılar diliyoruz kendisine buradan.

21 Kasım 2009 Cumartesi

deli'nin sağı, totem, rıdvan ve 20 dk.da derbi


* deli ibo'nun sağ ayağı ile yaptığı belki de ilk ve son asist 100.yılda (2002-2003) güngörendeki istanbul maçıydı. yine soldan yağ gibi akıp topu çekip son bir çaba ile sergeni nişanlamıştı da usta gerekeni yapmıştı. keza sağ ayağı ile yaptığı asıl büyük iş yine aynı sene ali samyendeki fırtınalı bir aralık'ta g.saraya attığı goldü. taraftar olarak yönetimden, denizli'den hatta federasyondan isteğimiz ibo'nun sadece sağ ayağı ile şut ve orta yapmasına izin verilmesi!
arz ederiz.

* geçen senenin son altı haftasındaki totemim son hız devam ediyor ve naklen izlemediğim maçları beşiktaş kazanıyor. elbet böyle gitmeyecek bu... gittiği yere kadar. kartal gool gool gool...

* biz totem yapa duralım bence rıdvan dilmen'in de bir toteme hatta fener maçlarından sonra yorum yapmamaya ihtiyacı var gibi. 100 de 100 futbolda değil de migros tribününden fb tv yayınına gelmiş taraftar gibi oluyor. olmuyor! sakin... relax... dört senedir yine aynı arzumanlarla, aydinuslarla, bünyaminlerle boynu bükük ayrılan hep bizdik... güntekin onay'ın bir kez olsun ilk cümlesinde hakeme giydirmeye başladığına şahit olmadım. ha haklı olmak başka (evet bence de penaltı ve 3. gol ofsayt) "fanatik" olmak başka ulusal, bağımsız ve tarafsız olduğunu beyan eden bir kanal ve programda...
öyle yani... geçmiş olsun...

*bobo fenere abone oldu. bu çocuğu sırf bu yüzden seviyorum işte. yoksa satın gitsin olimpyakos'a! nobre'de bonusu olsun umrum değil. ama özel izinle satılsın fb maçlarında gelsin bizde oynasın. ahah..

* ve tabata bence kulubede daha faydalı.... kulubedeki iki gol sevinci de ayrıca görülmeye değerdi. kulubede daha sevimli geliyor gözüme kerata. valla..

* bu arada mehmet topuz kısa saçları ile revivo'ya ne kadar benziyor... sizce de benzemiyor mu?

* talihin ya da tarihin kaderine bakın ki beşiktaş f.bahçeyi yine inönü de yine 3-0 lık (nihat,tayfur,pascal) net skorla 2000 yılında nevio scala'nın önderliğinde 6 yabancılı skandal maçta mustafa denizli'nin f.bahçesine karşı almıştı. bakmayın hürriyetin 19 yıl öncesi türkiye kupası atfına.. onlar yanlış biliyor!

* ve elbet michael fink. eskiden şimdinin boyacı şapkalarına benzer şapkalarımız vardı stadlarda giydiğimiz. böyle goller olduğunda o şapkaları fırlatır atardık. bu gole şapka çıkarılır deyimi de ordan gelme zaten. şapka çıkardık bu golüne fink'in daha da ötesi kadroya giremediği neredeyse kabus gibi bir ilk yarıdan sonra hırsını azmini azaltmayıp formayı yeniden kapmasına, mücadelesine, iş disiplinine saygı duyduk bu ağır alman işçisinin. danke schoen.
ha bi de bu golün kale arkası görüntüsü (fink'in topa yatışı, duruşu,vuruşu vs) poster yapılıp asılmalı okullarda ders diye okutulmalı. valla...

foto : fanatik.com.tr

20 Kasım 2009 Cuma

thierry henry


yeni duydum dünya kupası elleşmelerini! baktım bayağı bir ellemişler öyle böyle değil. baş aktörü de hala sevenleri var mı bilmiyorum ama (varsa da kusura kalmasınlar) benim en başından beri sevemediğim bir karagözlü topçu.
evet bildiniz..
adı: thierry
soyadı:henry
numarası : oniki

bu vatandaş için 2006 martında bir kart açmıştım başka bir sanal alemde.... yanılmadığım için üzülmedim ama dışımızdaki ve içimizdeki sevgili irlandalılar için çok üzüldüm.

26-mart 2006

sevmiyorum abi bu adamı! tamam iyi futbolcu, klas topcu ama iyi bir sportmen ve insan oldugu konusunda şüphelerim var. tamam dikkat cekildiği üzere belki fairlik hareketleri olabilir ama nazarımda unfairlik pek çok hareketi vardır.. zaten bana sevimsiz gelen yönü de bu tip hareketleri....
aha mesela dün akşamki real madrid maçında topu ayağından açmışsın. casillas'
da hakim olmuş topa... skor, tur her bi avantaj sende daha ne dürtüyorsun adamın kalbine kalbine doğru... hadi mağlup neyin olsan sinirlendi diycem, değil.. ha o da yanlış tabi... keza iki sene öncesinden aklımda kalan highbury'deki bir chelsea maçında kaleci barajı ayarlarken boş kaleye frikikten gol atıp sevinmesi falan işte. sahalarımızda görmek istemediğimiz hareketler hep bunlar.
sonra yine aşagı yukarı tüm önemli maçlarda avantajlı durumda yaptığı korner bayragına gidip vakit öldürme tripleri falan.. itici geliyor...

12 Kasım 2009 Perşembe

muhteşem geldi suskun döndü : ian wilson


beşiktaş'ın sezon açılışı, yer inönü, mevki yeni açık.
temmuz ya da ağustos sonuydu. 89 yazıydı ama kesin. 86'daki şampiyonluktan sonra takım ikinciliği kimseye bırakmıyordu üç sezondur. ama biz taraftarlar daha fazlasını istiyorduk. bunun baskısıyla olsa gerek geleneği de bozmayarak zamanın yönetimi son dakikada ama bu sefer üç yabancı birden hem de hazır kahve gibi paket halinde üçünü de ada'dan getirip saldı emektar inönü'nün çimlerine.

ian wilson içlerinde en fiziksiz ve saçsız olanıydı. en futbolcu görüneni mc donald bir devre boluspor bir devre b.dortmund maçı oynayarak erkenden yol almıştı. en uzun boylu olanı walsh en uzun süre kalanı oldu. wilson da arada 1.5 sezon idare etti deyim yerindeyse.

artık gözümüzde nasıl büyütüp anlattıysak açılışın idman maçı sonrasında mahalledeki fenerli abimden hadi ordan maradona yaptın adamı bizim en kazma oyuncumuz ondan daha tekniktir alaylı edasını cevap olarak almıştım. ama yılmadım, sakladım bu istihzalı cevap ve bakışı ve güneşli bir kış günü kadıköydeki 1-5 lik maç sonrası wilsonun kel kafası parlaklığında bir hediye paketinde iade ettim o fenerli abime!

son tahlilde kel kafası, oynadığı ilk derbi olan gs maçında gördüğü kırmızı kart ve de veselinoviç'in gönlünden beş geçtiği bir cumartesi öğleden sonrası bahsi geçen kel kafası ile f.bahçe'ye attığı golle hafızalarda yer etmiş iskoç futbolcudur kendisi. kaldı ki beşiktaştaki teşviki mesaisinde attığı tek gol budur. o da veselinoviç ve f.bahçeye nasip olmuştur.

beşiktaş sonrasında hocası ve kankası gordonla bir müddet bursa ve trabzon çimlerinde yardımcı teknik adam rolünde görülse de devamında izini kaybettirmiş eski futbolcudur aynı zamanda. fenere o golü atmasa yahut golü atarken beşiktaş iskelesinden bile duyulan o çaaatt sesi yankılamasa trt ekranlarından, bu kadar hafızalarda yer etmeyecekti belki de. hepi topu 20 maçlık beşiktaş kariyerinde unutulmazlar arasına girmeyi başarmış ender topçulardandır yine de.

selam olsun....

11 Kasım 2009 Çarşamba

kalecinin arkası merkez bankası mı gerçekten?


futbolla ilgili herkes cumartesi gecesi yahut pazar günü eminim bir şekilde hakan arıkan'la da ilgilenmiştir. kimileri gurur duymuş kimileri gıpta ile bakmış hatta kimileri de düpedüz bal demiştir belki de. bana her zaman olduğu gibi yine farklı çağrışımlar yaptı bu bir bakıma umut bulut hakan arıkan düellosu. adeta futbol dumanı içinde kayboldum. ligde iddialı olsun olmasın seksenlerin o fırtına gibi esen dobi hasanlı küçük hamdili hamili kadorusunu estirdi önce. sonrasında da beşiktaş açısından o günlerden bugüne belki de beşer onar yıl arayla gerçekleşecek kahramanlık hikayelerini. bir benzerini 85-86 da son maç sonunda hakan'a koşan ilk isim olan zafer öğer gerçekleştirmişti hem de şampiyonluk getirmecesine. bundan uzun yıllar sonra asper diye sarışın bir adam geldi türkiyeye daha ilk maçında gönülleri fethetti. yer yine avni akerdi.
işin enteresanı bu sevilen adamların sonraki senelerde beşiktaş'ta pek tutunamasıydı. umarım hakan için bu durum böyle olmaz.

tabi asıl meramımız bu değil. malumunuz kale futbolda en netameli yer olarak bilinir. hatta nankör meslek denir kalecilik için. gol atınca da yiyince de arkadaşlarım bana sırtını dönüyor ve hakeza 89 dk. süper oyna 90 da hatalı gol senden kötüsü olmaz, tersini yapıp doksanda gol atan forvetten iyisi olmaz geyiği bolca çevrilir futbol dünyasında.
sanırım hakan araıkan'ı uzun yıllar bir beşiktaşlılar bir de umut bulut unutmaz. ha bi de bizim gibi nostaljik manyaklar!

tıpkı tek maçla yahut bir kaç özel maçla zihne kazınan diğer meslekdaşlarını unutmadığımız gibi.
bazen tek maçla bazen de turnuva performannları ile takımlarını sırtlayan pek çok kaleci olmuştur futbol tarihinde. şöyle bir hafıza gezintisi yaparsak aklıma ilk 90 da asıl kaleci pumpido'nun sakatlanması ile arjantin kalesini devralan ve kurtardığı penaltılarla maradona'nın heykelini dikmeyi vaadettiği goycochea var. brehme'nin penaltısını kurtarıp şampiyon olsaydı arjantin sadece heykeli dikilmekle kalmayıp tarih yazacaktı bu genç adam... yine de bu başarısına rağmen futbol piyasasında beklenilen çıkışı bir türlü yakalayamadı.

keza euro 200o de nesta ve cannavaro ile birlikte reijkard'ın hollandasını durdurup gök mavililerin final oynamasında büyük pay sahibi toldo'nun performansı da unutulamaz. aynı turnuvada grup son maçında belçika karşısında devleşen ama son günlerde çok eleştirdiğimiz rüştü'yü de unutmamak lazım.

öte yandan 2005 Cl finalinde istanbulda olimpiyatta milan ve liverpool arasındaki 3-0 dan 3-3lük anormal sonuçtan sonra geçilen seri penaltı atışlarında liverpool'un polonyalı kalecisi dudek'in kurtardıkları değil de çizgi üzerindeki akrobatik hareketleri daha çok konuşulmuştu maç sonunda.

örnekler saymakla, yazmakla bitmez elbet ama 92 de sırbistan yerine plajdan toplanıp avrupa şampiyonu olan danimarkalı kaleci schmeichel ve arkadaşlarının yazdığı destanı unutmak olmazdı sanırım. dediğim gibi örnek çok. hatırlamak zor...

tabi de bir de maalesef kötü versiyonları var bu zenaatın. hani mesleğin nankörlüğünü gösterdiği kafalarını kale direklerine vuran kaleciler, kalecilerimiz. onların talihsiz anları...
g.saraylı mehmet, beşiktaşlı fevzi. ispanyol arconada ve daha niceleri....
belki başka bir gün onları da yazarız.