28 Temmuz 2009 Salı

kelebek etkisi


önceki akşam lyon-beşiktaş maçını izliyorum. bir ara çanak antene kuş mu kondu yoksa rüzgar mı salladı ne oldu bilmiyorum renkler görüntü falan hep karıştı. ama bir kaç saniye fazla değil. o an nerden estiyse eskiden takımların hava güzel olsa dahi (daha çok uğur olsun diye) devam eden maçın ikinci yarısına forma değiştirerek çıkmaları geldi aklıma.. gerçi faal futbola bayağı ara verdim bu aralar ama son yıllarda hiç rastlamadım ben uygulamaya... yasaklandı sanırım. bilmiyorum. ve yine nedense bu değiştirme işlemini en çok yapan takım olarak da g.saray aklımda kalmış. sonra yine g.saray'ın şimdi kullanmadıkları bir beşiktaşlı olarak benim hoşuma giden parçalı formaları geldi hatırıma. sanki göztepe'yi daha çok gördüm bu forma ile. uğruna şarkılar yazılan bizim çubuklu formaya açıkçası gıcıktım ben eskiden. o zaman futbolcu isimleri de yoktu ama numara hastasıydım, çubuklu formadaki kırmızı numaraları okumak yeni açıktan hayli zordu. düz beyaz formaları severdim o yüzden. en çok da beyaz forma siyah şort.... hala da öyle ya... ama 2003 nostaljilerini de sevmiştim çok. kapkara öyle. kara demişken inönü'de seksenlerdeyiz sanırım. bursaspor'la oynuyoruz. ilk yarı 1-0 öndeyiz yanılmıyorsam kaleci rasim kara'nın penaltı gölüyle. hakem de sadık deda. caart bi penaltı daha.. rasim geliyor yine topun başına. bursa kalesinde bir zamanın vazgeçilmezi o kısa boylu eser değil de başka biri var.. malik diyesim geliyor. ama o da adana kalecisiydi sanırım. neyse rasim sol ayağına yaslanarak geliyor ve vuruyor kalecinin soluna yerden.. yemiyor tabi bu sefer kaleci. top elinde kontraya çıkaracak takımını. işte o ara bizim rasim kara'nın rocky balbao'yu andırır şekilde koşuşunu hiç unutmam.. hala aklımda. gol yemedik o akında. ama maçın son dakikasındaki temdit penaltısını da atmadı kara. necdet'e bıraktı topu. o da rakip kaleciye... inönü'de unutamadığım koşulardan birinin kahramanı da sarı fırtına elbet. inönü'nün kale sahası önleri gibi orta sahası da bostan tarlası gibi o vakit. yeni açık tarafındaki kapalı çaprazına atılan serseri topa işte o toprak yuvarlaktan bir fırladı ki sarı fırtına saçlarını savura savura tutabilene aşk olsun. tem'de mercedeslere bmwlere nal toplatan massarati gibi ama yok safkan ingiliz tayı gibi boy boy fark atarak geçti izmir'in siyah beyazlılarını. akın gol kaydına muvaffak olamadan sona erdi. lakin o depar görülmeye değerdi. görülmeye değer demişken yaşlı inönü'de göüzümün önünde cerayan eden ve kimi görüşe göre futbolun meyvesi kimilerine göre orgazmı bana göre temaşası gollerden söz etmesek olmaz. en fantastik, en orjinal en cafcaflı olanı ve şimdilerde olsa üstüne haftalarca tartışma programı yapılacak metin tekin'in ordusporlu hüsnü'nün tek elinde tuttuğu topa kafa süsmesi sonucu oluışan karambolde kovaçeviç'in attığı gol gelir. lakin en manzaralı en afili gol denirse şenol fidan'ın deniz tarafındaki trabzonlu şevki'nin kalesine 30 metreden savurduğu plase. dakika 87.dir ve maç sıfır sıfırdır.. hem afili hem etkili..... böyle uzaktan golleri sağolsun bizim kalecilerde yerdi kimseye sormadan. en güzel yergiyi de yine en güzel spor adamı VEDAT OKYAR yapardı işte o zamanlar. "canım kardeşim mektup yazsan onbeş günde gelecek yerden gol yiyorsun" derdi. toprağı bol olsun.