26 Ağustos 2017 Cumartesi

şenol hoca'nın beşiktaş'ı değil! : bjk - bursa : 2-1

enteresan bir şekilde konya süper kupa maçından beri 4 maçtır takım sanki el freni çekik gibi çok ağır oynuyor. sezon başı hazırlıksızlığı mı yoksa şenol hoca bilerek mi gaza basmıyor emin değilim.

emin olduğum bu beşiktaş şenol hoca'nın beşiktaş'ı değil!

maç berabere iken; del bosque'nin beşiktaşı gibi çok yavaştı takım. top bir kanattan ötekine dönerken adeta mevsimler geçiyordu. şenol hoca'ın o hep istediği çabuk top çevirmeyi, hızlı oynamayı bir türlü başaramadı.

2.yarı önde iken de bu kez samet aybaba'nın yahut biliç'in beşiktaş'ı gibiydi. rakibin gol atmasını bekledi adeta. buna karşılık etkili bir kontra da bulamadı.
bu arada kontra demişken hiç bir büyük takım yahut şampiyonluğa oynayan takım 1-0 önde iken 1'e 4 kontraatak ve sonucunda gol yemez.

takım querasma'nın ortalarına ve talisca'nın şutlarına bakıyor.
rakipler artık tedbiri rahatlıkla alıyorlar. dolayısı ile yeni bir şeyler denemek lazım. dolayısı ile ilk seneki çeşitliliğine acilen dönmesi lazım. bunun için de sosa benzeri bir orta saha gerekir.

bugüne kadar ben de vida'cıydım. ama 4 maçtır gözüken beşiktaş'ın vida'ya değil sosa'ya ihtiyacı olduğu. sosa gelirse oğuzhan'ı da etkili kılacaktır. sadece q7'nin ortalarına talisca'nın frikiklerine bakmayacak. ha' sosa gelirse frikiklerin başında bu kez 3 kişi göreceğiz. belki q7 gelmez!

maçın genelinde aklımızda kalanlar ;

atiba         : şimdi bana kaybolan yıllarımı verseler diyor.

talisca       : cepten (geçen seneki gollerinden) yiyor.

orta saha : bana bir sosa lazım diye bağırıyor.

mete kalkavan : kendisine beşiktaş'ı kolluyor dedirtmemek için gözünün önündeki kırmızı kartı veremedi/vermedi. (sarı kartlı mikel'in talisca'ya hareketi.)




28 Haziran 2016 Salı

sene sanki ispanya 82

gök mavililer dün akşam ispanya gibi futbolun dominantı bir ülkeyi saf dışı bırakarak kutlu yürüyüşlerine devam ettiler.
maçla ilgili teknik, taktik,  üç beş iki, beş üç iki, fizik ve moral kondüsyon, dar alanda kısa paslaşmalar, bloklar arası bağlantılar, doygun ve yorgun ispanyol futbolcular hepsi konuşulabilir elbet.
lakin benim diyeceğim özellikle ilk yarıdaki italyan futbolcuların ve maçın tamamında conte'nin aşırı iştahı bu maçı azzurrilere getirdi.

yolun kalan kısmına bakınca ispanya 82 yürüyüşü geldi aklıma.
o yıl gruplardan üç beraberlikle zor çıkan maviler, çeyrek final grubunda önce her turnuvanın favorisi brezilya ve arjantin'i paketlemiş ardından yarı finalde de polonya'yı avlamış finalde de batı almanya'yı dize getirerek dünya kupasını almışlardı.

eğer işler yolunda giderse belçika ile başladıkları macerayı yine belçika ile taçlandırabilirler. tıpkı 82 deki gibi zorlu rakipleri bir bir aşma güç ve istekleri yerinde görünüyor.

bu bağlamda azzurrilerin kupaya tahmini varış süresi 12 gün.

dün ispanya
02 temmuz almanya (kesin bilgi)
07 temmuz fransa (büyük olasılık)
10 temmuz belçika (bir ihtimal portekiz)

görüldüğü üzere gök mavililerin kupa güzegahı  en az 1982 kadar zorlu ve çetin.  

umarım yolda yakıtları bitmez ve bizleri bir kez daha sevindirirler çizmenin bu afili topçuları.



26 Haziran 2016 Pazar

geç kalmış bir azzurri güzellemesi


euro2016 geldi, grup maçları bitti hatta bazı çeyrek finalistler belli odu ben oturup iki satır gök mavi yazısı yazamadım. lakin italya deyince şöyle bir soluklanmak gerek. 
bir kere milli marşları müthiş motive edici. turnuvanın gizli favorilerinden gösterilen belçika maçı serenomisinde 11 tane alpay özalan gördüm.(unutanlar için bkz. 2005-yılında kadıköydeki türkiye-isviçre maçı serenomisi)

lakin azzurrilerin bir memleketlileri bir de benim gibi 'dinazorlardan' başka seveni yok maalesef. neymiş katı savunma yapıyorlarmış. futbolu çirkinleştiriyorlarmış. hikaye. dünya üzerinde ispanya ve brezilya bazen hollanda dışında hep öne oynayan kaç takım var allah aşkına. işte görüyoruz 2.tur maçlarında da tüm takımlar önce savunma sonra canan diyor. öve öve bitirilemeyen hırvatistan ve ronaldo'lu, nani'li bazen querejma'lı portekiz maçında 115 dakika top kaleyi bulmadı yahu! 

.
neyse geçelim bunları. benim için italya; 82den başlayarak paolo rossi demek dino zoff demek. tardelli, del piero, pirlo, schilacci'nin golden sonraki pörtlek gözleri, komutan maldini, imparator baressi, albertinin euro2000 gözyaşları demek. baggio'nun abd94de nepal'e vurduğu penaltı demek, napoli'de italyaya karşı arjantin demek, euro2000 yarı finalinde hollanda karşısında 10 kişiyle nesta-cannavora direnişi demek. gök mavi demek, akdeniz demek forza azzuri demek..
.
son tahlilde ve umarım 2016'da gök mavililere burun kıvıranlara inat, 2006'da lippi'nin, 2012'de prandelli'nin yaptığını conte yapar ve final oynarlar. amin.
.
irlanda yenilgileriyle türkiye'nin elenmesi mi? geçiniz efenim geçiniz. anadolu'da bunun için çok güzel atasözü var ama terbiyem müsaade etmiyor.
.

3 Haziran 2016 Cuma

benim avrupa futbol şampiyonalarım

dün gece uyku tutmadı. hazır fransa 2016'da kapıdayken koyun saymak yerine zihnimin ücra köşelerinde kalmış avrupa şampiyonalarını hatırlamaya çalıştım.

fransa - 84: hatırladığım en eski avrupa şampiyonası. finali izleyen pek çok futbolseverde olduğu gibi benim devaklımda kalan tek enstantane; platini'nin frikiği akabinde kaleci arconada'nın çok zor olmayan bu topu koltuğunun altından adeta yumurtlamasıydı. fransa doksanda bellone ile bir gol daha bulup maçı ve kupayı kazandı lakin kupanın kahramanı yediği bu golle hala hatırlanan arconada oldu.
...
almanya - 88 : marco van basten ve saz arkadaşları gullit ve reejkard'lı hollanda'nın kupası olmuştur. elbette yıllarca unutulmayan marco van basten golüne evsahipliği yapan hollanda-sscb finaliyle son bulmuş finalde. marco'nun neredeyse sıfırdan savurduğu volede dassaev'i unutmamak gerek. eminim o da gurur duyuyordur bu yüzyılın(bana kalıtesa tüm zamanların) en güzel golüyle..
..
isveç - 92: birleşmiş milletler kararıyla son anda finallerden çıkarılan yugoslavya'nın yerine plajdan toplanarak isveç'e gelen danimarka'nın bırakın finale 
çıkmasını gruptan çıkacağını kimse düşünmüyordu. önce bir önceki finalin şampiyonu hollanda'yı yarı finalde ardından panzerleri finalde saf dışı bırakıp futbolun ne kadar güzel bir oyun olduğunu dosta düşmana gösterdiler.
..
ingiltere - 96: ilk kez bizim de yer aldığımız ama gol ve puan göremediğimiz turnuva. bu turnuvada olduğu gibi yine hırvatlarla başladığımız aslında fena da başlamadığımız maçın finalinde bir anlık dikkatsizlikle sahadan boynu bükük ayrıldık. hırvat vlaoviç'i kırmızı kart pahasına indirmeyip fair play alan çok eleştirildi. fatih terim'in saçları, eşofmanlı hali de eleştirildi. bunlardan fırsat bulup hiç olmazsa bir gol dedi saffet sancaklı. onu da hakemler çok gördü.
final çek tarafından yine süprizliydi. o dönem beşiktaş adına transferi konuşulan kouba uzatmalarda oliver bierof'tan yediği akıl almaz golle finalin önüne geçen kaleciler kervanında arconada ve dassaev'i  yalnız bırakmadı.
bu gol aynı zamanda altın golle kazanılan ilk avrupa şampiyonasını işaret ediyordu.
..
belçika & hollanda - 2000: biz yine varız. bu sefer kumandanımız denizli. turnuvanın en kötü maçı seçiken 0-0 lık isveç maçını oynadık ama yılmadık. son maçta evsahibi belçika'yı hakan şükür'ün pisa kulesi kadar yükselerek attığı gol öncülüğünde suat'ın rütuşuyla 2-0 la geçtik ama hiç kolay olmadı. kalecimiz rüştü beşiktaşla oynadığı m. united maçı kadar yoruldu. inanılmaz kurtarışlar yaptı. ertem şener olsaydı nasıl kutlardı artık bilmiyorum. öyle iyiydi.
bir üst turda alpay 96 da görmediği kırmızının acısını çıkarırcasına yok yere fernando couto'yu yumrukladı. 10 kişi kaldık. arif'le penaltı kaçırdık. elendik.
final ise final gibiydi. gök mavililer tam horoz'u kestik derken üstelik 1-0 önde del piero ile mutlak golü kaçırdıktan hemen sonra david trezeguet'ye teslim oldular. alberti'nin göz yaşları geceye ve finale damga vuran olaydı.
ha bu arada yarı finalde evsahiplerinden hollandaya on kişiyle savunmanın şahını yapan italya destanını da unutmamak gerek. cannavaro-nesta ve kaleci toldo. mehmet demirkol ve benden başkasını sevindirmemişti sanırım.
..
portekiz - 2004: lineker'in sözünü çok dolaylı doğrulayan bir şampiyona. futbol sonunda almanların kazandığı bir oyundur. alman rehhagel yunanistan ile hattı müdafaa yaparak kupayı kazandı. çok eleştirildi. ama 2004 kupası komşinin müzesinde şimdi. 
...
avusturya & isviçre - 2008: biz yine geldik. ama ne geldik. gittik geldik gittikbgeldik yarı finalde almanlara boyun eğdik. çek cumhuriyeti maçında 0-2 den 3-2 ye oradan hırvatistan çeyrek finalinin finaline uzatmaların son dakikasına 0-1 girip 'genç semih'in yaradana sığınıp salladığı sol kroşe sonucundaki penaltılarla panzerlere göz dağı vermek hiç kolay olmadı elbet. her şey murat yakın'ın boş kaleye topu yuvarlayamayıp 'çaylak' arda'nın 86.dakikada isviçre'nin defterini dürmesiyle başladı. lakin almanya yarı-finalinde çek ve hırvat pilavlarını ikiletmeden yiyen papaz efendi ağzını şapırdatsa da ben her zaman pilav yemem deyip philip lahm'a uydu. bir yaz gecesi rüyamızı sona erdirdi.
ispanya-almanya finalinde ise boğalar panzerleri tek boynuz darbesiyle yıkarak şampiyonluğa ulaştı.
..
polonya & ukrayna - 2012: biz yine yokuz. biz olmayınca tadı da olmuyor sanki. bir ekşın, bir duygusallık, coşku falan eksik kalıyor gibi. turnuvaya dair hatırladığım çok az şey var. tanju çolak ve ömer üründül'ün ukraNya telaffuzları dışında hatırlafığım deli balotelli'nin yarı finalde almanları resetlemesi bir de finalde ispanya karşısında tutunamayan ve on kişi kalarak helva gibi dağılan catenaccio insanları. küçük bir tatil beldesinin kahvesinde 51 oynayan 2 masanın önünde bir ben, bir çocuk bir de karabaşla izlediğimiz finali 4-0 ispanyollar kazanıp gök-mavili hayalleri yerle bir etmişti.


7 Ekim 2012 Pazar

beş çayında veysel'den ahmet nur çebi'ye

dün akşam ahmet nur çebi'nin "farklı kazanabiliriz " temalı açıklaması alt yazı şeklinde odamı kararttığında bindokuyüzdoksan kışına ışınladım anında. zamanın fb teknik direktörü veselinoviç'in "bugün gönlümden beş geçiyor" deyip beşiktaş'ın kadıköy'de 1-5 kazandığı maç hatırlatmak istediğim, evet. yaşı yetenler, hafızası kuvvetli olanlar hatırlayacaktır hemen. zaten aynı kişiler bugünkü fenerbahçe'nin o günkü beşiktaş, o günkü f.bahçe'nin de bugünkü beşiktaş olduğunu çok net hatırlayacaklardır kaideyi bozmayan bazı istisnalar haricinde.
diyeceğim çok şey  var aslında. hani maçtan sonra sıcağı sıcağına konuşmasın derler futbolcular için. içim yanıyor, ölenlerin kemikleri , yaşayanların -ki bu ızdırapla yaşadıkları meçhul- kalbi sızlarken diyeceğim çok şey var da diyemiyorum. en başta eski başkan sayın demirören'e, sonra yeni başkanlara, yeni teknik direktörlere, yeni ve eski futbolculara ama neye yarar. kime yarar?
ama allah rızası için bu kulüp için hiç bir şey yapamıyorlarsa sussunlar, lütfen konuşmasınlar. ne maçtan önce ne maçtan sonra ahkam kesmesinler. bu rezaletin daha dibi var mıdır bilmiyorum ama koca çınarı kökünden kestiler. eskisi yenisi hala eşeliyorlar. rahat bırakın ya rahat bırakın.
enkaz devralmışlarmış,çok borç varmışmış, harçda varmış, querasma da varmışmış. yahu ben mi dedim  trilyon borca sıkıntıya gelin oturun diye. hem daha geldiğinizde kabararak , böbürlenerek,  bilerek taşın altına elimi sokuyorum diye övünen ben miydim. bir şey yapamıyorsanız.konuşmayın allahaşkına susun. onu da yapamıyorsanız bırakın bizi bize. bundan kötüsü olamaz sanırım.
daha ne diyeyim.
yazık..
çok yazık..
.