23 Aralık 2008 Salı

arda , çakırgiller ve bizim hocalar


pazar akşamından beri kalemimin ucuna geliyor ama yazsam n'olur yazmasam n'olur deyip geri dönüşü olmayan ama kısır döngüsü bol futbol muhabbettinden ikili mücadeleye girmekten imtina eden matias delgado titizliğinde kaçarken şeytan dürttü yazıyorum arkadaş. subjektif yazı olacaktır peşinen belirteyim.

malum pazar bir derbi oynandı. maç içinde ve dışında dikkatimi çeken iki nokta oldu.

maç akşamı arda turan röportajına şöyle başladı.

" ....beşiktaş oyunu çirkinleştirmedi güzel maç oldu hede hödö..." bu klişeyi on kişiyle kapanan anadolu takımlarına nazaran biraz daha açık oynayan diğer anadolu takımları için üç büyük takım futbolcuları kullanırdı bir zamanlar. bu sefer söyleyen yine 3 büyük takımınlardan birinin futbolcusu. lakin altı çizilmesi gereken nokta, söylenenin de bu 3 büyükten biri olması. tuhaf değil mi?

arda turan olaya böyle bakıyor. deplasmana gelmiş açık oynayan ama kimsesi olmayan sıradan bir anadolu takımı. özellikle son iki yıldır "hakem müessesi" de arda gibi bakıyor. yani iki büyük bi tarafa kalan 16 takım öte tarafa. elbetteki onlarla değil tüm 18 takımla eşit olsun beşiktaş. adil olunsun, bir standart olsun falan. tek tek saymaya gerek yok. hakemin kafasına top atmalar, gözüne sokarcasına parmak sallamalar, ispanyolca iltifatlar öte yandan nadia komanechi'ye taş çıkartan artistlikler, tabanlar, tekmeler tolere edilirken, bir takım stadlara bazı hakemler giremezken, bir başka büyük kobay olarak kullanılıyor sanki. samiyende, saraçoğlunda cepten çıkarılamayan kartlar inönüde hazır elde bekletiliyor. benzer golü bjk atınca kural oluyor kitap defter yazıyor. ama yediği zaman hiç bir kitap yazmadığı gibi kılıfta hazır oluyor çoğu zaman. yadsınamaz gerçek şu ki "ama öyle ama böyle" ister komplo teorisi deyin ister maliye ya da evrim teorisi neyse artık ocak 2004 den bu yana sistemli ya da sistemsiz bir futbol asilmiyasyonu var. "ama içerden ama dışardan". hiç bir zaman süper olmayan türkiye ligi ispanya'nın barca-real hemegonyasına benzer bir ikili sisteme yürüyor. hatta ispanya çok uç oldu kalitesine yazık olur. arada deportivo valencia vs. giriyor araya. celtic-rangerslı iskoç ligi daha uygun olur. hazır dünyanın eeeennn büyük derbisini de biz oynuyoruz. var mı bize yan bakan. o yüzden ne kadar bağırsalar boş, şampiyon anadolu'dan efes'ten kapadokya'dan ziganadan çıkacak diye. 6 takım zirvede, zevkli çekişmeli lig hurafelerini geçsinler. onlar sadece "çeşni" olurlar.

maç akşamı takıldığım diğer bir nokta da mustafa hoca'nın nasreddin hoca'yı çağrıştıran planları.

fıkrayı bilirsiniz; nasrettin hoca tarlada uğraşırken birden alacaklısı gelmiş. "nasrettin hoca, paramı ne zaman ödeyeceksin." demiş. nasrettin hoca'da " şu gördüğün bölgeden devamlı koyunlar geçer. oraya bir tel örgü takıcam, takılan koyun yünlerini de satıp sana borcumu ödeyeceğim."demiş. adam da haklı olarak gülmüş. nasrettin hoca buna karşılık adama "ne oldu köftehor. peşin parayı görünce gülersin" demiş!

hoca diyor ki, bir planımız vardı göreve gelirken. ilk yarıyı liderin en fazla 5 puan gerisinde bitirirsek biz bu işi bitiririz. dikkat buyuralım görev aldığı ilk maç sonunda bir puan farkla lider olan takımın hocasının planları bunlar. şimdi liderin 6 puan gerisinde ayrıca önünde beş rakip var ikisini sayma 3 rakip var diyelim hadi. ve ikinci yarıya beş puan geriden gelmeye razı bir hoca. 10 maçtır beşiktaşın büyüklüğünü anlatamadığı futbolculara bir ayda anlatacak. neye güveniyor bilmiyorum. istatistiklere olamaz zira son iki senedir inönüde sadece gs'yi yenebildi. final maçlarında fb'ye kaybetti hep. rakipler hep içeri gelecek ama galibiyetin garantisi yok. mahalle baskısı, taraftar baskısı, yönetim aymazlığı cabası. bakın formda olan hakem müessesini saymadım bile!

eğer bu şartlar altında değil şampiyon, ikinci olursa beşiktaş işte o zaman büyük mustafa derim ben denizli'ye. lakin işte fıkrada hoca anlatıyor adam gülüyordu. burda ise mustafa hoca hem anlatıyor hem gülüyor. hatta güldürüyor, güldürürken düşündürüyor...

önümüzdeki maçlara bakıyoruz!

Hiç yorum yok: