24 Aralık 2008 Çarşamba

şenol fidan

ilginç bir topçuydu. kirli sakalı karizmasıydı. oyle delicesine koşardı. spikerlerin çok sevdiği deyimle, sahada basmadık yer bırakmazdı. üç cigeri vardı sanki. yok bunu ben soylemiyorum. bir seferinde aynı dönemde oynadigi ridvan dilmen söylemisti.

lakin ve elbette ki bir çok besiktasli futbolcu gibi senol içinde soyleyecek iki kelamlık anı var hafızamızda. (bkz: erkeklerin maç hafızası)

benim için en degerlisi ve de en insancılı; sanirim 91-92 sezonuydu uzun sure sağ bekte denenen turan uzun o sene orta sahada gordon milne 'nin yeni askeri olmuş ve şenol fidan'ı budamıştı tabiri caizse. sakatlık- ceza halleri dışında turan'ı kesememişti ama bundan da hiç gocunmamıştı. işte o sene ali samiyen'de g.saray'ı deviren golü atan turan uzun'a ilk önce ve en uzun sarılan şenol fidan olmustu yedek kulubesinde.

simdi bir mac yedek soyununca veya altmis küsurda oyundan alininca afra tafra yapanlari görunce o donem neden başarılı oldugumuzu daha iyi anlıyorum.

şenol ile ilgili diğer unutamadığım hadise ise 88-89 sezonuydu. inönü yeni açıktayız. trabzonsporla oynuyoruz, ilk yarının son maçı. sağlı sollu saldırıyor kartallar ama gol atmak ne mümkün. gün, kaleci şevki'nin gunu. fakat 87.dakikaya kadar!

o dakikada şevki maç başından beri belki de ilk hatasını yapıyor ve penaltı noktasına doğru inen ortayı kendi yarı sahasasının ortasına yumrukluyor ama kaleyi de boş bırakıyor. topla şenol'un sağ ayak içi bir şekilde buluştuktan kısa bir süre sonra aynı top deniz tarafındaki kalenin fileleri ile hasret giderdiğinde ben ve dayıoğlu 5-10 basamak aşağıya düşmüştük sevinçten.

netice itibari ile sessiz sedasız geldiği beşiktaş'tan aynı şekilde ayrılmış, beyefendi bir topçuydu.

2 yorum:

Adsız dedi ki...

ilk gittiğim maç 91-92'deki son maçımız olan sarıyer maçıydı. şampiyonluğu garantilemişiz, dayıma yalvarıyorum gidelim diye. yürü bakalım diyor. ayakta duracak yeri zor buluyoruz eski açıkta. şampiyonluk zaten cepte, iyi futbol, şov ve fark bekliyor herkes. oyun güzel ama gol gelmiyor bir türlü. tam umudumuzu kesmişken bir anda yıkılıyor ortalık. şenol atıyor golü son dakikada. dayımı kaybedip tekrar buluyorum o hengamede. ardından, zaten maç başından beri söylenegelen şampiyonluk şarkıları daha bir gür sesle söylenmeye başlıyor.
şenola dair hatırladığım tek olay bu... nerdedir, napıyordur şimdi acep?

mvanbasten dedi ki...

o maçta ben de vardım. hatta her iki sarıyer maçına da gitmiştim (ilki sanırım 5-0 bitmişti)

k.maraşsporda kısa bir t.direktörlük deneyiminden sonra dönerci dükkanı açmıştı en son istanbulda.