18 Eylül 2010 Cumartesi

1996 eylül 14 f.bahçe-beşiktaş : 0-1


az önce şairler parkında dejavu niyetine nostalji yaptım. kesmedi buradan devam edeyim istedim. malum yarın derbi var kadıköyde. tıpkı ondört sene önce olduğu gibi. her iki takım da ünvan maçına çıkan boksörler gibi hazırlanıyor diye tahmin ediyorum. en azından biz taraftarlar için böyle.
peki niye ondört seneki önceki bu maç?
çünkü yine eylül. çünkü yine kadıköy. çünkü teknik direktörler yine yeni. biri yabancı diğeri yerli. çünkü yine beşinci hafta. çünkü yine az sayıda da olsa yerli ve yabancı yıldızlar etki edecek derbiye. uzatmayalım.
papazın çayırına dizildiğinde her iki takım. bilet değil de davetiye ile zar zor atmıştık fenerli arkadaşımla tribüne kendimizi. takım gibi ben de deplasmandayım. düşünün bir taraftarın rakip takım taraftarı arasında kendi takımının maçını izlediğini... ki artı doksanda golün geldiğini...
neyse.
f.bahçe seyircisinin de itmesiyle baskılı başlıyor maça. rasim kara'nın talebeleri önce durdur sonra vur mantığı ile çıkmış gibi. f.bahçe'nin önceki sene şampiyonlukta pay sahibi ve çok konuşulan "baklavası" yine sahada. rüştü-uche-högh-kemalettin. beşiktaşımıza fazla pozisyon vermiyorlar. boliç'le okocha ile yükleniyorlar daha çok. ama saman alevi gibi onlar da. saffet sancaklı bir taraftarın deyimi ile adeta geziyor sahada. "bay asker selamı" bülent ise sadece orta sahada yaptığı fantastik bir hareketle yer ediyor beynimize. . beşiktaş ise rolantide, motoru zorlamıyor. avını kollayan bir kartal gibi sessiz ve derinden gidiyor. o kadar sessiz ki amokachi'yi bile unutuyorlar sol şeritte. oysa niyeryalı hazır kıta bekliyor ama ne sergen ne şifo oralı olmuyor. sanki daha kaynaşamamışlar. ya da bu siyah incinin neler yapabileceğinden habersizler daha. sergen şifo ile yan yana ertuğrul forvette çok etkili değiller ama. bir iki cılız şut var ilk ve hatta ikinci yarıda hatırda kalan beşiktaş adına.
lakin keçiboynuzu tadında giden maç finalde canlanıyor. yanılmıyorsam bir kontra atakta baklavacı kemalettin ertuğrul'u durduramıyor arkadan kasıtlı basıyor tekmeyi hakem avantaja bırakıyor bu sefer de ön tarafta başka bir fenerli oyuncu faulu yapıyor yayın önünde.
beşiktaş tribünlerinin meşaleleri hazırladığını hissettim. tabi ki her beşiktaşlı gibi golü de. kaleyi cepheden gören bir yerdi, evet. en iyi sergen görürdü zaten. yanımdaki fenerbahçeliler de hissetmişti golü sanki. "şimdi boku yedik" diyordu bir tanesi. sergen'in 42 numaralı pabucu meşin yuvarlakla, meşin yuvarlaksa süzülerek havada önce rüzgarla sonra filelerle buluştuğunda aslında hiç de fena bir hamle yapmayan rüştü'nün çabasının nafile olduğu anlaşılmıştı. çünkü tarih yazılmıştı bi kere. hemen sağımdaki az sayıdaki renkdaşlarıma döndüm. deplasman tribünü yanıyordu bense o grubun içinde olamadığıma. sonra aynı tribün önünde yumak olan futbolcularımızı hatırlıyorum. müthiş sevinç ve keyif hakimdi. bulunduğum tribünde ise öfke ve f.bahçe tribünlerinin değişmeyen sloganı; "ali şen başkan f.bahçe şampiyon"....
unutulmaz bir maçtı. ve de tarihi.
şimdi o maçın kahramanları rüştü bizde, sergen ntv'de. ali şen bodrumda!
nerden nereye...

foto : milliyet.arşiv

2 yorum:

Şairler Parkı dedi ki...

Abi, benim o maça dair anımsadığım 2 net sahne var. Biri gol, diğeri golden sonra tribünlerin hali. Tribünlerin dalgalanan görüntüsünü her zaman sevmişimdir. Ve uzaktan bakmak çok can sıkıcı bir hal olsa gerek:)

Ege

marco dedi ki...

sorma. şair demiş ya "seni uzaktan sevmek aşkların en güzeli" diye. ama değil işte.