25 Ekim 2009 Pazar

mahmuut şuuut yandan auut

bordo'da da 3-2 lik fener zaferinde fenalaşmadan çok önce sevdik biz murat ünlüyü. reha muhtar'ın atinadan bildirmesi gibi ege bölgesinden çokca da izmir'den bildirirdi o vakit trt birden henüz süper olmayan ligimizin nabzını. şimdi artık canlı yayınlardan, üçge cep tvden mütevellit radyo dinlemediğimizden ve ayrıca ligde izmir temsilcisi de kalmadığından pek duyamıyoruz sesini.

sabahleyin sadece türkiye'de haliyle de yalnız lig tvde canlı yayınlanacak DÜNYA DERBİSİ için ntvsporda toplaşan kalabalıkta hararetle ve bir o kadar keyifle futbol geyiği çeviren adama takıldım. eski f.bahçeli futbolcu abdülkerimmiş. bence her programa lazım böyle bir adam. tabi sevgili ahmet çakar, oynat ermancığım, alan daraltan oyun kurgusuyla ömer üründül'de lazım lakin arada değişik yüzler, farklı sesler, futbol adına güzel tamlamalar duymak istiyor insan. abdülkerim'i görüp de nostaljik olunmaz mı? işte o yüzden mahmut ve murat ünlü ile yaptık beşte devre ondabiter'in santrasını. bu arada bilmeyenler için mahmut; uzaktan sert şutları ile tanınan eski denizlisporlu futbolcu. tıpkı ankaragüçlü nazmi gibi, bursasporlu gabriel gibi. bu arada "gavur" ne şut çekerdi ama.

neyse uzatmayalım top dönüp dolaşıp totemlere geldi. elbet bizim de gordon'un dümdüz dört dört ikisi gibi yahut parreira'nın can sıkan, haftalar süren hazırlık pasları gibi tek düze olmayan her maç rakibe göre değişen totemlerimiz mevcuttu. imkan ve şeraitler ne olursa olsun uygulanacak totemlerdi bunlar. misal hiç unutmam yağmurlu bi pazar g.sarayla karşılaşıyoruz trtbir de canlı hem de. evde yalnızım. takım bir sıfır mağlup ve yamulmuyorsam ilk yarının ortalarında metin'le beraberliği yakalayınca bulunduğum kanepeden karşı kanepeye iki dizimin üzerine atlıyorum. o arada hasta trabzonlu hüsnü geliyor maç hala bir bir. derken feyyazla iki bir öne geçiyoruz kanepeden fırlıyorum hüsnü "hadi yine iyisiniz " bakışı atıyor bana ama ben heykel gibi dikiliyorum. hüsnü bana ben hüsnüye bakıyorum lakin ilk goldeki sevincin aynısını yaşamam lazım ki üçüncüyü de bulalım. bir anlık tereddütten sonra iki dizimin üstünde karşı kanepeye uçuyorum. hüsnü şaşkın, hüsnü gülüyor müstehzi. ben de gülüyorum hiç bir şey demeden. sanki anlıyor halden ve hiç bir şey demiyor. lakin işte o tereddüt totemi bozuyor sanki! ikinci yarıda dayanamıyor golü yiyoruz maç da 2-2 bitiyor.

totem demişken geçen sene son altı maçını izlemedim beşiktaşın. hepsini kazandı ve şampiyon oldu nihayetinde. son üç maçtır yine izlemiyorum!
ama o değil de bugün puan durumunu görünce bir kelebek etkisi bir çağrışım oldu niyeyse. geçen senenin ilk yarı sonu puan cetveli canlandı gözümde. yine zirveden bayağı uzak bir beşiktaş önünde dört-beş takım. henüz çok erken olmasına rağmen bu üç puanlık sistemde. hani neden olmasın sadık?
en azından bu ihtimali bile düşündürttüğü için en başta ben çok bağırıp istemezük diye çığırdığımız denizli'ye acaba kontrolsüz mü giriyoruz diyorum bazen. zaten bu sene de böyle olursa sergen yalçın'ın kadıköydeki pancu açılımında kalede van hojdonkla 10 kişi bizi yenene kadar bjk-fb derbisi bitmiştir dediği gibi turkcell süper lig rekabeti de biter zannımca! sadece o değil mustafa denizliye bu kadar saydırdıktan sonra bizim yazın hayatımız da... ama mahmutlar ve muratlar hiç bitmesin. futbol da elbet...


foto : sporstudyosu.com

Hiç yorum yok: