3 Kasım 2008 Pazartesi

uçan hollandalı



18 Ağustos 1995. San Siro Stadı tarihi günlerinden birini yaşıyor. Luigi Berlusconi kupasında Milan ve Juventus karşı karşıya geliyor fakat zihinler ve de gözler maçtan ziyade erken yaşta futboldan kopmak zorunda olan Marco van Basten üzerine yoğunlaşmış duırumda. Ve elbette ki başta Milanlılar olmak üzere Van Basten hayranları ve hatta tüm futbolseverler Marco van Basten için hüzünleniyor. O gün konuşma yapan Adriano Galliani sanırım Marco için söylenebilecek ve yapılabilecek en güzel tarifi yapıyor ; “Futbol Leonardo Da Vinci’sini kaybetti.”

Evet O gerçek bir futbol sanatçısıydı. 1,88 lik boyuna rağmen o ince zarif bilekleri ile doktoru Rene Marti’nin dediği gibi “Adeta bir balerin gibi dans ediyordu yeşil sahalarda.”
Sadece jeneriklik golleri ile değil centilmenliği ile de gönüllerde ayrıca yer edinmişti Hollandalı golcü. İşte o gönüllerden bir tanesi de bu satırların yazanına ait!

Marco van Basten denince futbolseverlerin aklına Milan ve Euro-88’de Dasaev’e attığı o efsanevi gol gelir hiç şüphesiz. Ercan Taner’in Alex De Souza’nın bu sezon başı Samsunspor filelerine bıraktığı goldeki haykırışı gibi gerçekten “yoktu öyle bir gol.” Bir daha olur mu? Çok zor. Belki muadili ama aynısı asla! Bakmayın siz Öztürk Pekin’in Ümit Karan’ın Vestel Manisa golü için canlı yayın heyecanı ile söylediği Van Basten’in golünden bile güzel demesine. 1988’deki o golün ve atanının güzelliği bambaşka ve de eşsiz!
Ha sanılmasın ki Karan’ın o müthiş golüne burun kıvırıyoruz, bilakis şapka çıkartıyoruz ve hatta anılarımızı tazelediği için teşekkürü borç biliyoruz kendisine, o ayrı. Lakin efsane böyle kolay harcanacak golcü değildi, bu da böyle biline.

Evet efsaneydi O.
Ajax ve Milan’da oynadığı 11 senede 280 lig maçında attığı tam 218 gol , dile kolay.
Marco, resmi olarak 1995 yazında futbolu bıraksa da birçok operasyon geçirdiğinden 93-94 ve 94-95 sezonlarında ne yazık ki futbol oynayamadı. .
Kariyerindeki toplam gol sayısı ise 276. Keza bu kariyer içerisine 3 kez Avrupa’da yılın futbolcusu ve bir kez Dünya’da yılın futbolcusu ödülünü sığdırmış olan bir yetenekti kendisi. Öyle ki Cruyff ve Platini ile birlikte Avrupa’da 3 kez yılın futbolcusu ünvanına layık görülen üç futbolcudan birisidir hala. İşte bu yetenek henüz 16 yaşında iken Milano’daki bir turnuvada İnter’in sembol ismi Sandro Mazzola’ya bir başka efsane isim Johan Cruyyf tarafından varisim diyerek takdim edilmişti.
Ki Mazzola’da Cruyff’u destekler mahiyette şu açıklamayı yapmıştı 1980 yazında ; “Cruyff, Marco’yu bize gösterdiğinde geleceğin hayranlık uyandıracak futbolcusu olduğunu anlamıştık.”

Ve Marco o tarihten iki sene sonra (3 Nisan 1982) Ajax forması ile ilk profesyonel maçına Nijmegen karşısında çıkmıştır. Ki Hollanda ve Dünya futbolunun efsane ismi Cruyff’ın yerine oyuna girmesi altı çizilmesi gereken ayrı bir satır başıydı.
Çok kısa zamanda Ajax’ta kendini kabul ettirip, golcülüğünü gösteren Marco van Basten 1985-86 sezonunda 26 maçta 37 gol atarak kazandığı “Altın Ayakkabı” ile de Avrupa’nın dikkatini çekiyordu.
Zaten Ajax’ta 128 maçta 143 gol atarak muazzam bir gol ortalaması ile Milan’a transfer olacaktı 87 yazında. Fakat Milan’a geçmeden önce Ajax’a son bir güzellik daha yaparak 1987 ‘de Lokomotive Leipzig’i 1-0 mağlup ettikleri maçın golünü atarak daha bir mutlu kaldırıyordu Kupa Galipleri Kupasını bu “Uçan Hollandalı”.

“Uçan Hollandalı” evet, Marco’nun Milan’a geçmesi de çok enteresan olmuştur. O dönem Silvio Berlusconi’nin önünde forvet için iki secenek vardır. Biri Liverpoollu Ian Rush diğeri de Marco van Basten. Marco’nun 30 saniyelik video görüntüsünü izledikten sonra Berlusconi kararını verir: “Bu Uçan Hollandalıyı istiyorum.”

Marco kariyeri boyunca yakasını bırakmayacak ve futbola erken veda ettirecek olan bileğindeki sakatlık yüzünden Milano’daki ilk senesinde kendini pek gösteremese de Milan 8 yıl aradan sonra *scudetto’ya ulaşıyordu. Fakat daha sonraki yıllar Serie-A ya ve Milanello’ya alışan Hollandalı iki kez Serie-A kralı olurken Milan’la birlikte efsanevi başarılara da imza atıyordu.

Milan ile birlikte neredeyse almadık kupa bırakmadı. Serie-A şampiyonluğundan Şampiyon Kulupler Kupası’na, Süper Kupa’dan Kıtalararası Kupa’ya.
Ne var ki, kötü kaderi O’nu hayatının futbolunu oynadığı 92’nin son aylarında yakaladı. Serie-A’da 15 maçta 13 gol gibi müthiş bir grafik yakaladığı gibi kendisini hala Şampiyonlar Ligi’nin unutulmazları arasına katan bir maçta en fazla gol atan (4) ender oyunculardan oluyordu o dönem. Milan Göteborg karşısında aldığı 4-0’lık galibiyete bu büyük golcüsü vasıtası ile ulaşıyordu.

Dedik ya talihsizliği henüz Milano’ya geldiği sene başlamıştı, bileğindeki kronik sakatlık tedavi edilemez şekilde bir kez daha nüksediyordu 92 sonbaharında. Her ne kadar 1993 mayısında Marsilya ile oynanan Şampiyonlar ligi finalinde oynasa da o maç son resmi maçı oluyordu maalesef.
2 sene boyunca geçirdiği ameliyatlar da çözüm olmayınca 1995 ağustosunda San Siro’ya son kez çıkmak zorunda kaldı. Hem de öyle bir çıkmak ki, O’nu ve sevenlerini en az mecburen futbolu bırakması kadar üzen bir sahne alıştı bu. Zira sakatlığı o kadar kötüydü ki, jübile maçında bile oynamasına izin vermemişti!

Her zaman klasik kırmızı-siyah forması ile koştuğu tribünlere jübilesini yaptığı o gün , kot pantalon ve ceketle koşuyordu büyük golcü. İki elini havaya kaldırıp başını öne eğişi, sonra 88’deki o kendisi gibi efsane olan golünden sonra gülerek kaldırdığı sağ elini bu sefer gözleri dolu dolu kaldırıp **Milanisti’yi selamlaması yürek paralayıcı idi.

Teşekkürler Marco, yaşattığın güzellikler için, teşekkürler hatıraların için.

* İtalyan liginde şampiyonluk ünvanına verilen ad.
**AC Milan taraftarlarına verilen ad.

Bu arada bir özel teşekkür de yazarlarımızdan sevgili Besim Hatinoğlu’na, bu büyük golcünün Milan forması ile attığı 100 golü ve o Marco ile beraber bizlerin de gözlerini yaşartan vedanın yer aldığı cd yi temin ettiği için. Buradan hareketle büyük golcünün bir kaç istatistiğini daha eklemek istiyorum yazının son bölümüne.

Marco van Basten;

- 92,3 lük gol yüzdesine sahip olduğu penaltı atışlarının büyük bir kısmını kalecilerin sağına bırakmıştır.

- Serie-A’daki ilk ve son golünü aynı kaleciye atması kalecinin talihsizliği mi yoksa talihi mi ? Bunu Alessandro Nista’ya sormak gerek sanırım. İlk golü 1987 de Pisa’da oynarken son golü de 1993’te Ancona’da oynarken büyük golcüden yiyerek tarihe geçmiştir bu şekilde.

- 23 Avrupa maçında 18 gol atarak Milan kulüp rekorunu kırmıştır.

- 2003-2004 sezonu için Ajax genç takımının başına getirilen efsane golcü 29 Temmuz 2004 tarihinde Hollanda milli takımının teknik direktörlüğüne getirildi.

Malumunuz 2006 Almanya elemelerinde takımı çok iyi gidiyor.
Umarız bir gün ‘Milanisti’yi Carlo Ancelotti’den kurtarıp, Milan adına futbolcuyken kaldırdığı sayısız kupayı, bu sefer teknik direktör olarak kaldırır.


2 yorum:

yollardagezer dedi ki...

fanbasten'in 4 gol attığı maç unutulabilir mi ya. annemin bile sevdiği bir futbolcu idi kendisi, nazar değdi diye düşündüğümüz talihsiz sakatlığı bizi üzse de, naparsın, illa ki bi gün gidecekti.

vaktinde jübilesini yapmayan futbol kenelerini gördükçe: neden, diyorum, neden onlar hâlâ duruyorlar da biz marko'ya doyamamışken o sakatlanıyor, neden Allahım.

yazı çok güzel bu arada, eline sağlık.

mvanbasten dedi ki...

teşekkürler gezgin.